yo-(ğ)-rul -dum
Güncelleme tarihi: 8 Haz 2021
Bir şeyi yaparken hiç bir şey yapmamanın yorgunluğunu yaşıyorum. Çok çalışmak isterken aynı zamanda tembellik yapmak mecburiyetinde kalmak gibi.
Bir yerlere geç kalmamak için erken çıkıyorum evden. Kahvaltı için vakit bulamayınca da aç kalıyorum kimi zaman. Ya da simidi cebime koyup ufak ufak parçalar halinde yiyorum. İnsan belli bir yaşa gelirken simidi bile ısırarak yiyemiyor. Dondurma yemek sokak ortasında ayıp kaçıyor ne de olsa.
Ölçüyü kaçırmak istemediğimiz için dar kalıplar altında eziliyoruz. Akşama kadar göbeğimizi daha iyi saklayabilmek için yüksek bel pantolon giyerek sindirim sistemlerimizi sıkıştırdığımızın farkında bile değiliz kimi zaman. Bazı insanlar, bazı duygular insanda hep sıkışma hissi uyandırıyor. Eve gidip yorgunluklarını bir kenara bırakarak pijamalarını giymek istiyor insan. Yanında pijama giymişlik hissi ile zaman geçirdiği insanların yanında olmasını istiyor. Topuklu ayakkabıları bir kenara bırakıp terlik giymek istediği için "Terliklerimle gelsem sana, sonunda aşkı bunu gibi.." diyor. Hüsnü Arıkan.
Yorgunluklarımızı bir kenara bırakalım istiyorum artık. Yıkıntıların arasında kalarak hayata devam etmekten yoruldum. Hatır sadece Türk kahvesinde kalmasın, çay bardakları sararmasın. Vefa bir semt adı olmasın, saç tellerin halının saçaklarına takılmasın.
Dünya daha yeşil ve daha sağduyulu olsun. İnsanlar birbirinize öldürmesin. Çocuklar ana babasız ve de en önemlisi aynı evin içinde sevgisiz büyümesin istiyorum. Fark etmeden o kadar çok mecburiyet biriktiriyoruz ki artık o mecburiyetlere mecbur oluyoruz. Genç yaşta yaşlanarak ruhumuza eziyet ediyoruz. Sığmıyorsa ruhumuz bu bedene kanat takip uçmayalım mı? Bırakalım artık kendi içinde çelişen kavgaları. Birbirine hasret olarak geçen günleri. Her şeyi ince eleklerden eleyip sürekli sık dokumaları.
Dünya'ya annemin topuklu ayakkabısını giymiş küçük kız muamelesi yapmaya devam etsem ne zararı dokunacak sanki?